Gazeteci Elif İnce, Derya Keskin, Ulaş Bayraktar ve Julia Strutz ile barış bildirisi imzacısı akademisyenlerin baskılara rağmen Türkiye'nin on şehrinde ve Almanya'da kurdukları akademileri konuştu.
İki yıldır devam eden, Temmuz’da resmi olarak sonlandırılan OHAL sırasında 6 binin üzerinde akademisyen ihraç edildi, 100 binin üzerinde kamu çalışanı işten çıkartıldı.
OHAL’i pratikte en az üç yıl daha uzatacak yeni terör kanunu, mecliste hızlıca onaylandı: İçerdiği hükümler arasında açık yerlerdeki toplantı ve eylemlerin hava karardıktan sonra yapılamaması, valilerin “şüpheli kişilerin” ildeki belirli alanlara erişimini kısıtlama yetkisinin devam etmesi gibi hak ve özgürlüklere yönelik ciddi ihlaller var.
İfade özgürlüğüne yönelik baskılar yakın zamanda sona erecek gibi gözükmüyor. Buna, 2016’da devletin Güneydoğu illerinde uyguladığı şiddeti protesto etmek için “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atarak, 2015 Temmuz’da sonlandırılan barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasını talep eden iki binin üzerindeki akademisyeni hedef alan yaptırımlar da dahil. Bildiriye çok kızan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, imzacı akademisyenleri birçok defa vatana ihanetle suçladı ve “Bütün yargı makamlarını, üniversitelerin senatolarını, anayasamız ve yasalara ters bu hareketleri sebebiyle göreve davet ettim” dedi. Sonuç olarak, bugüne dek 517 akademisyen işini kaybetti ve 405 akademisyen kamudan ihraç edildi.
Dayanışma akademileri kuruluyor
Yoğun baskılara rağmen, işten çıkartılan ve ihraç edilen akademisyenler yaratıcı ve ilham verici bir direniş ortaya koyuyor. Şimdiye dek Türkiye’nin on şehrinde, ve birçok akademisyenin ülkeden gitmesi üzerine Almanya’da alternatif “dayanışma akademileri” kurdular.
İlk “dayanışma dersleri” Eskişehir ve İstanbul’da yapıldı, ilk “dayanışma akademisi” 2016 Eylül’de Kocaeli’nde kuruldu. Bugün itibariyle Ankara, Antalya, Dersim, Eskişehir (Eskişehir Okulu), İstanbul (İstanbul Dayanışma Akademisi ve Kampüssüzler), İzmir, Kocaeli, Mardin, Mersin (Kültürhane) ve Urfa’da akademiler mevcut. Almanya’da da bir dayanışma akademisi ve “Off University” var.
Tüm bu girişimler imzacı akademisyenler ile eğitim ve araştırma faaliyetleri üzerine kurulu, ama biçimleri birbirinden farklı. Örneğin Kocaeli, Mersin ve Eskişehir’deki dayanışma akademileri fiziksel mekanlar açarken, Almanya’daki Off-Academy internet üzerinden eğitim için bir platform oluşturdu. Sundukları eğitim olanaklarının çeşitliliği de bir fırsat: Kocaeli’nde güncel Marksizm tartışmaları üzerine bir ders alabilir veya Mersin’de yetişkinler için bisiklet kursuna katılabilirsiniz.
Akademilerin çoğu oldukça aktif, seminer ve atölyeler üzerinden hemşehrileriyle yakın ilişkiler kurmaya çalışıyorlar. Hem eğitim ve araştırma, hem de kolektif eylem ve direniş için yeni, demokratik bir model bulmaya kararlılar.
Kocaeli Dayanışma Akademisi
İlk dayanışma akademisi, Kocaeli Üniversitesi’nde çalışırken 1 Eylül 2016’da yayınlanan bir KHK’yla ihraç edilen 19 imzacı akademisyen tarafından kuruldu. Üniversitedeki odalarını 7 Eylül’de boşaltan akademisyenler, üç hafta sonra Kocaeli Dayanışma Akademisi’nin (KODA) açılışını, öğrencileri, hemşehrileri ve yurtdışından gelen meslektaşlarının da eşliğinde kutluyordu. Ücretsiz ve herkese açık Çarşamba Seminerleri’nin ilkini, üniversiteden çıkmalarının birinci ayı dolmadan düzenlediler.
Açılıştan iki yıl sonra, KODA hala oldukça yoğun bir faaliyet içinde. Çarşamba Seminerleri yüze yakın dinleyici çekiyor, son seminerlerinden bazılarının başlıkları: “Sanatın gizli öznesi kadınlar”, “Eleştirel hukuka giriş”, “İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde uluslarası gelişmeler ve mücadeleler”… Şubatta, ücretsiz, üç aylık atölyeler düzenleyen “Hayat Bilgisi Okulu” için bir mekan kiraladılar, burada “Marksizm’de Tartışmalar”, “Bilgisayar Oyunları ile Demokrasi Eğitimi” gibi çeşitli başlıklar altında atölyeler yapıldı. Bir atölyede katılımcılar müzikolojistlerle Kocaeli’nin müzik haritasını çıkarttı. Bir diğer kolektif araştırma da 1930’larda inşasına başlanan İzmit SEKA kağıt fabrikasının tarihi ve dönüşümü üzerine yapıldı. Haziran’da, intihar eden imzacı akademisyen Dr. Mehmet Fatih Traş’ın anısına dört günlük, “Otoriter Zamanlar: Haklar, Özgürlükler ve Türkiye” başlıklı bir yaz okulu düzenlendi.
İhraç edilerek Kocaeli Üniversitesi’nden çıkartılan akademisyenlerden Derya Keskin, KODA’nın kurucuları ve en aktif üyeleri arasında. Yaklaşık beş sene boyunca üniversitenin İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi’nde, Çalışma Sosyolojisi alanında görev yaptı.
Keskin, imzacı akademisyenlerin çoğunun Eğitim-Sen’den ve alternatif akademi üzerine çalışmak için kurdukları başka bir platformdan tanıştıklarını, dolayısıyla üniversite dışında birlikte çalışma deneyimleri olduğunu anlatıyor. Seminer serilerini ihraç edilen akademisyenler birer ders vererek başlatmış, sonra diğer üniversitelerden çıkartılan imzacı meslektaşlarını davet etmişler.
Keskin, seminerler sırasında sivil polislerin zaman zaman gelip sokaktaki kafelerde oturduğunu ve sokakta turladığını, bazı öğrencilerin derslere katılmaktan çekindiğini anlatıyor. “Sokakta gördüklerinde bize sarılıyorlar, gelemedikleri için üzgün olduklarını söylüyorlar” diyor. “Cezaevlerinde 70 bin öğrenci var.”
Mart’ta “Üniversitenin Ötesinde: Eleştirel, Özgürleştirici ve Dayanışmacı Arayışlar başlıklı iki günlük bir konferans düzenlemek için anlaştıkları otel, açılıştan birkaç gün önce keyfi olarak polisten izin almalarını ısrarla talep edince, konferansın yerini değiştirmeye karar vermişler. Polis yine de iki gün konferansa gelerek rapor tutmuş. “Gelip çay içebileceklerini, zaten konferansın kamuya açık olduğunu söyledik.”
Keskin, OHAL’in kaldırılmasına dair “Pratikte sona ermiş gibi gözükmüyor, çünkü kanunlar olağanüstü hali kalıcı kılacak şekilde değiştirilmeye başlandı bile” diyor ve toplumsal güçlerin demokrasi mücadelesine devam etmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Mersin’in ‘Kültürhane’si
Mersin Üniversitesi, barış bildirisinin kamuya açıklandığı Ocak 2016’dan itibaren akademisyenleri seri olarak işten çıkartmaya başladı. Üniversiteden atılarak ihraç edilen imzacılardan Kamu Yönetimi öğretim üyesi Ulaş Bayraktar, 10’un üzerinde imzacının – yani tüm imzacıların yaklaşık yarısının – ihraç edilerek pasaportları iptal edilmeden Türkiye’den çıktığını anlatıyor. Sonuçta imzacı 21 akademisyenin tümü Nisan 2017’de yayınlanan KHK ile ihraç edildi.
Ülkeden çıkmak zorunda kalan akademisyenler geriye, yanlarına alamadıkları, çoğu sosyal bilimlerden binlerce kitap bıraktı. Bayraktar, iki diğer imzacı akademisyen ve bir aktivist arkadaşları, kolilerde bekleyen bu kitaplarla ne yapabileceklerini konuşmaya başladıklarını anlatıyor. Çok fazla akademik tartışma yaşanmıyor, hızlıca bir yer kiralayıp kütüphane kurmaya karar veriyorlar. Planlarına bir kafe ve kültür merkezi de eklemleniyor ve on gün içinde hayallerindeki mekanı buluyorlar.
Mekan kolektif bir çabanın ürünü; tasarımını mimar bir arkadaşları üstleniyor, masrafların çoğu internet üzerinden bir kitle fonlaması kampanyasıyla karşılanıyor ve Kültürhane Eylül 2017’de açılıyor.
Haftanın yedi günü açık olan mekan, şimdiden akademik panelden sinema gösterimine, Mersin Oda Korosu konserinden yetişkinler için bisiklet kursuna çok sayıda etkinliğin düzenlendiği işlek bir kültür merkezi haline gelmiş.
Kütüphanelerinde 8 binin üzerinde kitap; uygun fiyatlı ve geniş kafelerinde Meksika’daki Zapatista kooperatiflerinden kahve, Hopa Çay Kooperatifi’nden çay var. Bir de gıda kooperatif girişimi kurmuşlar, amaç yerel üreticileri tüketicilerle buluşturmak – ihraç edilen bir akademisyenin yumurtalarını bile satın almışlar. Bayraktar, Mersin’in sıcak yaz günlerinde klimalarının da mekanı çalışmak için kullanan öğrenciler için önemli bir artı olduğunu gülerek itiraf ediyor.
Polis de Kültürhane’nin aktivitelerine ilgi gösterenler arasında. Bayraktar, polisin kendileriyle ilgili bir dosya açtığını bildiklerini söylüyor: “Çok araştırmalarına gerek yok, yaptığımız her şey Youtube’da.” Üniversitede öğrencilere Kültürhane’nin izlendiğini söylendiğini, oraya gitmemeleri yönünde uyarı yapıldığını da duymuşlar.
“Buraya gelen herkes bizim görüşlerimizi paylaşmıyor, farklı politik görüşler ve sosyal çevrelerden çok insan geliyor” diyor Bayraktar. “Ben kamudan kamuya ihraç edilmek diye tarif ediyorum bu süreci. Kamu yönetimi alanında çalışan bir kamu personeliyken ihraç edildim, ama yine kamunun içindeyim. Hatta 10 yıllık akademik kariyerimde tanımadığım, temas etmediğim hemşehrilerimle Kültürhane’de tanıştım. Burası umudun hala hükmü olduğunun kanıtı, öfkeyle, nefretle değil, inadına umutla bağırmaya çalışan bir mekan.”
1980’de henüz beş yaşındayken, orduda yüzbaşı olan babası, PKK tarafından öldürülmüş. “Bizim yaşadığımızı başka ailelerin de yaşamaması için o bildirgeyi imzaladım” diyor.
Ekolojiden kadın hareketine Gezi Parkı’nda bir araya gelen müşterekleri çok önemsediklerini, bunu örgütlenme yollarının geçerli ve güncel olduğunun teyidi olarak okuduklarını anlatıyor. Paylaşma ekonomilerinden, müşterek grupların bir araya gelebileceği ortak mekanlar kurmaktan, üretim ve tüketim kooperatiflerinden bahsediyor, illa bir sendika veya siyasi partide değil, gündelik hayatın içinde kurgulanabilen, tabandan ve anti hiyerarşik örgütlenme pratiklerinden ve “gözden kaçan noktalar üzerinde” siyaset yapmaktan… “Yeni bir dil geliştirmeye çalışıyoruz” diyor.
Planları daha da genişlemek, hem Türkiye’den hem de ülke dışından akademisyenleri panellere davet edebilmek gibi hedefleri için kitlesel fonlama kampanyaları devam ediyor.
Off-University
Almanya’daki Dayanışma Akademisi’nde devam eden seminer serisinin yanında, Berlin’de imzacı akademisyenler 2017 Ekim’de ücretsiz bir dijital eğitim platformu olan Off-University’i kurdu.
“Barış Hakkında Zor Sualler” başlıklı ilk konferansları, ihraç edilen barış akademisyenlerinin Türkiye’deki evlerinden çekerek siteye yüklediği 16 video dersten oluşuyordu. Öğrencilerin video dersleri dinledikten sonra, akademisyenlerle internet üzerinden chat yaparak soru sorabilmeleri için de şifrelenmiş bir platform geliştirildi.
LMU Munich Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışan imzacı akademisyenlerden kent tarihçisi Julia Strutz, Off-University’nin kurucularından. Strutz, darbe girişimine kadar Türkiye’de, imzacı akademisyen eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyordu. Hem çocukları için, hem de oturma iznini yenileme konusunda zorluk yaşayacakları konusunda endişe eden çift Berlin’e yerleşme kararı aldı.
Strutz, derneklerinin resmi isminin Almanca “Organisation für den Frieden” (Barış İçin Organizasyon) olduğunu, bunu “Off” olarak kısaltma sebeplerinin akademisyenlerin ana akım dışına itilmiş olduklarını ifade etmek olduğunu anlatıyor.
“Hükümet akademisyenleri susturmaya çalışıyor, bizim bu baskıya direnme şeklimiz dijital oldu” diye konuşan Strutz, online platformu özellikle pasaportları iptal edilen veya seyahat edecek maddi imkanı olmayan akademisyenleri, farklı coğrafyalardan öğrencilerle buluşturabilmek umuduyla kurduklarını söylüyor.
Grubun ikinci seminer serisi de 2018 Nisan – Temmuz arasında, “Türkiye’de Güncel Meseleler: Devamlılıklar ve Dönüşümler” başlığı altında verilen 11 dersle Almanya’da Osnabruck Üniversitesi’nde gerçekleşti, bu derslerin kayıtları da internet sitelerinden izlenebiliyor.
Öğrencilere kredi imkanı
Off-University’nin en önemli hedeflerinden biri öğrencilere gerçek üniversite kredisi verebilmek, bu doğrultuda ilk önemli adımlar da atılmış. Strutz, Berlin yakınlarındaki Potsdam Üniversitesi’yle yapılan bir işbirliğiyle, üniversitede görevli bir akademisyenin ve Ankara’dan imzacı bir akademisyenin birlikte vereceği bir ders organize edildiğini anlatıyor. Hem Türkiyeli akademisyen üniversiteden ücret alacak, hem de öğrenciler ders karşılığında gerçek kredi alabilecek. Bu modeli başka Almanya üniversitelerine de yaymayı ve sonbaharda bu şekilde işleyecek beş ders organize etmeyi planlıyorlar.
Off-University’nin bir diğer işbirliği de Berlin merkezli, mültecilerin internet üzerinden ve ücretsiz olarak yüksek eğitime erişmesini sağlayan “Kiron Açık Yüksek Eğitim” (Kiron Open Higher Education) inisiyatifiyle gerçekleşiyor. Bu sayede imzacı akademisyenlerin mülteci öğrencilere ders vermesi planlanıyor: “İşe Türkiye’den akademisyenlerle başladık ama amacımız bu bilgiyi barışa hasret tüm coğrafyalara yaymak” diyor Strutz.
Yaptırımlara rağmen direniş
8 Temmuz’da, yani OHAL’in sona erdirileceğinin Başbakan Binali Yıldırım tarafından duyurulmasından üç gün sonra, 18 imzacı akademisyeni daha kamudan ihraç eden son KHK yayınlandı. Diğer yandan, çoğu İstanbul üniversitelerinden 350’nin üzerinde imzacı akademisyene açılan davalar da devam ediyor. Avukatlara göre kopyala yapıştır metinlerden oluşan iddianameler, akademisyenleri yalnızca bildiriyi imzaladıkları için terör propagandası yapmakla suçluyor. Şimdiye dek 19 dava sonuçlandı, akademisyenlere 15 aylık ertelenmiş hapis cezası verildi.
Davaların İstanbul’da başladığını hatırlatan Keskin, Kocaeli İstanbul’a komşu olduğu için “Sırada biz olabiliriz diye düşünüyoruz” diyor. Sonu geliyormuş gibi gözükmeyen baskılara ve ağır yaptırımlara rağmen, umudunu ve Kocaeli Dayanışma Akademisi’ndeki öğrencilerini bırakmaya niyetli değil: “Çabalarımızın karşılığı onurumuz ve hayatımız demek, çünkü hâlâ akademisyenlik yapıyoruz ve öğrencilerimizle beraberiz. Bu bana her sabah yataktan kalkıp güne başlamamı sağlayan gücü veriyor.”
Kocaeli Dayanışma Akademisi yaz okuluhttps://www.facebook.com/koudayanisma/photos/a.1060554100741204.1073741829.883111768485439/1061297117333569/?type=3&theater
Kocaeli Dayanışma Akademisi öğretmen ve öğrencileri, yaz okulu tamamlama sertifikalarıylahttps://www.facebook.com/koudayanisma/photos/a.892701684193114.1073741828.883111768485439/1062749483854999/?type=3&theater
Yurt dışına çıkan imzacı akademisyenlerin bıraktığı binlerce kitap, Kültürhane’nin kütüphanesinde yerlerini bulduhttps://www.instagram.com/p/BlBP3KCAXiS/?taken-by=kulturhane.mersin
Kültürhane’de açık sinemahttps://www.instagram.com/p/BllMbPKF6Gm/
Off University’nin Berlin’deki “Barış Hakkında Zor Sualler” konferansının açılışı